Page 33 - E-DERGİ2
P. 33
31
zorbalığa meydan vermediği için. İlk saatlerden değil ilk
dakikalardan itibaren etrafını aydınlatmaya, uyarmaya
başladı. Devletin dilini de önemini de bilirdi. İlk korumaya
oradan başladı ve başladığı yerden devam ediyor; dili,
dini, bayrağı, toprağı ve tüm kutsalları…Kim var?” diye
seslenilince sağına ve soluna bakmadan fert fert “ben
varım” cevabını verici, her ferdi “benim olmadığım
yerde kimse yoktur” duygusuna sahip bir dava ahlakını
pırıldatıcı bir gençliği’ görünce yetiştirdiği fidanlarla
övünen bir bahçıvan gibi sevindi, kalem.
Yıllardır gençlere öğrettiği “hey on beşli” bilirdik ki
sadece bir ağıt değil; anlayanlar için bir ibret, bir öğüttü.
Cepheye giden “on beşliler” bu sefer de toplara, tanklara
tırmanıyordu. “Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca
akın” ancak böyle örneklendirilebilirdi, onu da gördü
kalem.
Çok uluslu bir saldırının bilincindeydi kalem. 1. Dünya
Savaşı’ndan sonra ilk defa bu kadar açık, bu kadar sıcak
bir saldırıya şahit oluyordu. Garbın afakını saran çelik
zırhlı duvar, iman dolu göğüslerden geri dönüyordu.
Cihan bir kez daha mânânın maddeye galibiyetine şahit
oldu. Bitti mi, elbette bitmedi. Kalem yazmaya devam
ettikçe de bitmeyecek. Günlerce, gecelerce sel oldu
kalem; çünkü ne zaman “hey” denilince ”ey” diyecek
yüreklilikteydi kalem. Karanlıkları yorgan, kaldırımları
yastık yaptı kendisine. Bıkmadan, usanmadan,
yorulmadan sürdürdü bekleyişini. Biliyordu ki toplu
vuran sineleri top sindiremezdi. Sindiremedi, silemedi.
Kalemin yazdıklarını kurşun silemeyecek. Aylarca “vatan
nöbetine” devam etti. Ömrünce de devam edecek.