Page 70 - E-DERGİ2
P. 70
68
lanması olarak görülebilir. Eğitimdeki hiçbir dönüşüm
çalışan bir sistemin atılıp, akıllara yeni gelen bir şeyin uy-
gulanmaya başlanması şeklinde olmaz. Aslında eğitim
sistemleri sadece tamamen doğal bir süreç içerisinde
evrim geçirmeye devam ediyorlar. Aynı, davranışçı yak-
laşımdan bilişsel yaklaşıma, oradan da yapılandırmacı
yaklaşıma geçişin “yeni bir şey bulduk hadi onu kulla-
nım” diye değil, “eğitim ekosisteminin” her bir bileşenin
zaman içinde ortaya çıkan ihtiyaçlara göre dönüşmek
zorunda kalmasına şahitlik ediyoruz bugünlerde.
“STEM, moda bir kavram, gelir geçer” türü ifadeler ne
yazık ki toplumların ve bağlı olarak eğitim sistemlerinin
hangi dönemlerde neden değiştiğine kafa yormayan,
olayı sadece sınıf ortamlarında bilgisayar kullanılmasına
bağlayan biraz “at gözlüklü” bakış açılarını göstermek-
tedir. Tarihsel süreçte insanlık, enerji kaynaklarındaki ve
iletişim araçlarındaki değişime bağlı olarak dönüşümler
yaşamıştır. Hayvan gücünden faydalanmaktan, kömüre
dayalı buhar gücüne, petrole dayalı motor gücünden
elektriğe enerji kaynaklarındaki değişim bireylerin ve
toplumların sosyal ve ekonomik hayatlarında köklü de-
ğişikliklere neden olmuştur. Benzer şekilde, başta tren
yollarına paralel giden telgrafdan, daha geniş alanlara
erişim sağlayan kablolu telefona, radyoya, televizyona,
faks makinesine, çağrı cihazına, cep telefonuna ve son
olarak internetine iletişim araçları sosyal yapıların ve
ekonomilerin davranışlarında köklü değişikliklere neden
oldu. Şimdi de bilişim teknolojilerindeki inanılmaz geliş-
meler, 3D ve hatta 4D yazıcılar, insansız hava ve kara
Doç. Dr. Selçuk Özdemir
araçları ve Almanların isimlendirmesiyle Sanayi 4.0 in-
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
sanlık tarihinin bilindik en eski güç kaynağı “kaslarımıza”
olan ihtiyacı minimize etmek üzere. Burada bahsetmeye
STEM: EĞİTİM çalıştığım sadece endüstriyel üretimdeki insan gücüne
olan ihtiyacın azalması değil. Aklımıza gelen birçok iş
alanında insana fiziki olarak ihtiyacı sıfırlayan veya azal-
EKOSİSTEMİNİN tan bir döneme giriyoruz. Rutinleri tanımlanabilen hemen
her meslek üretimi ve hizmeti robotlara, akıllı cihazlara ve
DOĞAL EVRİMİ! yazılımlara bırakmaya başladı. Teknolojinin tanımını “in-
sanın doğal olarak sahip olmadığı organları tamamlayan
yapay organlar” olarak tanımlayacak olursak bunda da
Kökünden değişen enerji türleri, iletişim araçları ve hat- şaşıracak bir şey yok. İnsanoğlu tarih boyunca yapama-
ta emek kavramı, 200 yıllık varolan eğitim sistemini de- dığı işleri yaptırabileceği ve kendi yerine çalıştırabileceği
ğişime zorluyor. Son zamanlarda, ülkemizde ve birçok bir şeylerin arayışında olmuştur hep. Özellikle petrol gibi
ülkede STEM yaklaşımına uygun eğitim anlayışına geçiş tekellerin elindeki enerji kaynaklarından her zaman her
yönünde söylemler ve eylemler artmış durumda. Finlan- yerde erişilebilen yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliş
diya, doğrudan matematik, fizik, kimya veya tarih gibi di- ve bunların verimliliğin her geçen gün artışı bu arayışı
siplin adıyla derslerin artık olmayacağını ve öğrenmenin hızlandırmaya başladı. Kuzey Avrupa ülkelerinden ge-
temalar çerçevesinde disiplinlerarası çalışmalarla ger- len sinyaller bu arayışların sonuç vermeye başladığını
çekleşeceğini söylüyor. ABD’deki STEM pilot okullarında göstermektedir. İsveç’in ardından diğer bazı ülkeler de
atölyeler veya maker lab’lar kurulmuyor, okulun tamamı haftalık çalışma saatlerinin kısaltılmasını tartışmaya baş-
doğrudan bir üretim üssü gibi tasarlanıyor. Bu değişim ladılar. Ne de olsa artık onların yerine iş yapacak akıllı
bazılarınca eskinin çöpe atılıp, yeninin kullanılmaya baş- teknolojileri var! Bir de bunları üretebilen nesilleri elbette!